Uluslararası Hukuk Danışmanlığı

Uluslararası bir hukuk bürosu mu arıyorsunuz? Uluslararası alanda yetkin ve uzman ekibiyle GEMS Schindhelm her ihtiyaç duyduğunuzda yanınızda olur ve sizi değerli deneyimleri ile bilgilendirir. Uluslararası ticaret hukukuyla ilgili çeşitli konular hakkında önceden çevrimiçi bilgi edinin. 

 

Ticari Davalar: Türk Hukuku'nda Ticari Uyuşmazlıkların Çözümü

Ticari davalar, ticari işletmelerin ve tacirler arasındaki uyuşmazlıkların yargı yoluyla çözümünü sağlayan özel nitelikli dava türleridir. Ticari davalarda özel yargılama usulleri, daha hızlı çözüm mekanizmaları ve uzman hakimler görevlendirilmesi nedeniyle, bu davalar genel hukuk davalarından ayrılmaktadır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümleri, ticari davaların usul ve esaslarını düzenlemekte olup, özellikle ticari alacak davaları, sözleşme ihlali uyuşmazlıkları, şirketler arası alacak-verecek davaları ve vekalet ücreti hesaplanmasında farklı uygulamalar öngörülmüştür.

İçindekiler

  • Ticari davanın tanımı ve kapsamı nedir? Hangi uyuşmazlıklar ticari dava olarak kabul edilir?
  • Ticari davalarda görevli ve yetkili mahkeme nasıl belirlenir? Özel yetkili mahkemelerin rolü nedir?
  • Ticari alacak davalarında delil toplama ve kanıt sunma süreci nasıl işler?
  • Ticari davalarda zamanaşımı süreleri nelerdir ve nasıl uygulanır?
  • Yargılama giderleri ve harçlar ticari davalarda nasıl hesaplanır?
  • Ticari davalarda alternatif çözüm yöntemleri ve arabuluculuk süreci nasıl işlemektedir?

Ticari davanın tanımı ve kapsamı nedir? Hangi uyuşmazlıklar ticari dava olarak kabul edilir?

Ticari davalar, TTK 4. ve 5. maddelerinde düzenlenmiş olup, ticari işletmeyle bağlantılı uyuşmazlıkların yargı yoluyla çözümüne ilişkin özel nitelikli davalardır. TTK m.4 uyarınca ticari davalar mutlak ve nispi ticari davalar olarak iki kategoriye ayrılmaktadır. Mutlak ticari davalar, TTK'da düzenlenen hususlardan (kambiyo senetleri, deniz ticareti, taşıma işleri vb.) doğan davalardır ve tarafların tacir olup olmaması aranmaz. Nispi ticari davalar ise her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan davalardır.

Ticari Davanın Temel Unsurları

Ticari dava niteliğinin belirlenmesinde TTK m.4 sistematik öneme sahiptir.

Mutlak ticari davalarda tarafların tacir olup olmaması aranmaz; sırf TTK'da düzenlenen hususlardan doğması davanın ticari nitelik kazanması için yeterlidir.

Nispi ticari davalarda ise, birinci olarak her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğması şarttır. TTK m.12 uyarınca tacir, ticari işletmeyi kısmen de olsa kendi adına işleten kişidir. Ticari işletme sahibi gerçek kişi olabileceği gibi, ticaret şirketleri (anonim şirket, limited şirket, komandit şirket, kollektif şirket) de doğrudan tacir sıfatını kazanmaktadır. İkincisi, uyuşmazlık konusunun ticari işletmeyle ilgili olması şarttır. Bu bağlantı, sözleşmenin konusu, işlemin niteliği veya tarafların amacı göz önünde bulundurularak değerlendirilmektedir. Üçüncüsü, uyuşmazlık bir hukuki ilişkiden doğmalıdır; ceza davası veya idari dava niteliğinde olan uyuşmazlıklar ticari dava kapsamında değerlendirilmez.

Ticari Dava Türleri ve Örnekleri

Ticari alacak davaları, ticari davalardaki en yaygın türdür. Mal veya hizmet bedelinin ödenmemesi, fatura alacağı, senet alacağı (bono, çek, poliçe), ciro alacağı, komisyon alacağı gibi tüm parasal talepleri kapsamaktadır. Örneğin, bir tedarikçi şirketin, alıcı şirkete teslim ettiği malların bedelini tahsil etmek için açtığı dava ticari alacak davasıdır.

Sözleşme ihlali davaları, ticari sözleşmelerin (alım-satım, hizmet, eser, vekalet, komisyon, bayilik) taraflarından birinin yükümlülüklerini yerine getirmemesi halinde açılmaktadır. Akdin feshi, tazminat talebi, ifaya zorlama, ayıp ve noksanlık nedeniyle bedel indirimi talepleri bu kategoriye girmektedir. Uluslararası ticaret hukukunda, CISG (Viyana Satım Sözleşmesi) hükümleri, ticari satım sözleşmelerinin ihlali durumunda uygulanabilir.

Şirketler hukuku uyuşmazlıkları da ticari dava kapsamındadır. Ortaklar arasındaki anlaşmazlıklar, kâr payı dağıtımı uyuşmazlıkları, yönetim kurulu kararlarının iptali, genel kurul kararlarının butlanı veya iptali, pay devri uyuşmazlıkları, şirketin feshi ve tasfiyesi davaları ticari mahkemelerde görülmektedir. Şirket sözleşmesinden veya ortaklık ilişkisinden doğan davalar da ticari dava niteliğindedir.

Kambiyo senetlerine dayalı davalar (bono, çek, poliçe), TTK'nın üçüncü kitabında düzenlenmiş olup, ticari davalardandır. Senede dayalı alacak davası, kambiyo senedi iptal davası, senette sahtecilik iddiası bu kapsamdadır.

Ticari davalarda görevli ve yetkili mahkeme nasıl belirlenir? Özel yetkili mahkemelerin rolü nedir?

Ticari davalarda görev, TTK m.5 uyarınca belirlenmektedir. Kural olarak, ticari davalar asliye ticaret mahkemelerinde görülür. TTK m.5/1 uyarınca, ticari dava sayılan davalar, konusu ve miktarı ne olursa olsun asliye ticaret mahkemelerinin görevine girmektedir. Bu düzenleme, ticari uyuşmazlıkların uzman hakimler tarafından değerlendirilmesini sağlamaktadır.

Asliye Ticaret Mahkemelerinin Görev Alanı

Asliye ticaret mahkemeleri, 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun uyarınca özel görevli mahkemelerdir. Bu mahkemeler, ticari alacak davaları, şirket hukukundan kaynaklanan davalar, kambiyo senetlerine ilişkin davalar, ticari işletme devri davaları, rekabetin korunması vb. davalarını görmektedir. Görev belirlenmesinde davanın konusu ve tarafların sıfatı önem taşımakta, uyuşmazlığın ticari dava niteliği TTK m.4 çerçevesinde (mutlak/nispi ticari dava ayrımıyla) belirlenmektedir.

Ancak, bazı ticari uyuşmazlıklar farklı mahkemelerin görevine girmektedir. Tüketici mahkemeleri, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun kapsamındaki uyuşmazlıklarda görevlidir. Fikri ve sınai mülkiyet hukukundan doğan davalar fikri ve sınai haklar mahkemelerinde, iflas davaları asliye ticaret mahkemelerinde, konkordato talepleri yine asliye ticaret mahkemelerinde görülmektedir. Yargıtay kararlarına göre, davanın niteliği görev açısından re'sen gözetilmekte ve görevsiz mahkemeye açılan dava her aşamada reddedilmektedir.

Yetki Kuralları ve Sözleşmeyle Yetki Belirlenmesi

Yetkili mahkeme, HMK m.5 vd. hükümleri uyarınca belirlenmektedir. Genel yetki kuralına göre, davalının yerleşim yeri mahkemesi yetkilidir (actor sequitur forum rei). Ancak, ticari davalarda özel yetki kuralları da uygulanmaktadır. HMK m.10 uyarınca, sözleşmeden doğan alacak davalarında borçlunun yerleşim yeri yanı sıra, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesi de yetkilidir. Haksız fiilden doğan davalarda, zararın meydana geldiği yer veya haksız fiilin işlendiği yer mahkemeleri yetkilidir.

Ticari sözleşmelerde, taraflar sözleşme ile yetki kararlaştırması yapabilirler (HMK m.17). Yetki anlaşması, yazılı olmalı ve belirli bir hukuki ilişkiden doğmuş veya doğacak uyuşmazlıklar için yapılmış olmalıdır. Yabancılık unsuru taşıyan davalarda, Milletlerarası Usul Hukukuna Dair Kanun (MÖHUK) m.47 uyarınca, taraflar anlaşarak yabancı ülke mahkemesini de yetkili kılabilirler. Ancak, münhasır yetki kuralları sözleşme ile değiştirilemez; örneğin, taşınmaz üzerindeki ayni haklara ilişkin davalar, taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinin münhasır yetkisindedir.

Ticari alacak davalarında delil toplama ve kanıt sunma süreci nasıl işler?

Ticari davalarda delil toplama ve ispat külfeti, genel hukuk kurallarından bazı farklılıklar göstermektedir. HMK m.190 uyarınca, taraflar iddialarını ispat yükümlülüğü altındadır (ispat külfeti). Ticari ilişkilerde, yazılı delil ve senet düzenli olarak kullanıldığından, delil olarak senetler, faturalar, irsaliyeler, sevk evrakları, e-postalar ve elektronik belgeler sıklıkla sunulmaktadır. TTK m. 64 vd. uyarınca, tacirler defter tutma yükümlülüğü altında olup, bu defterler davada delil olarak kullanılabilir.

Yazılı Deliller ve Ticari Defterler

Ticari alacak davalarında en yaygın delil türü yazılı delillerdir. Senetler (bono, çek, poliçe), fatura, irsaliye, sevk belgesi, alındı belgesi, cari hesap özeti, e-posta yazışmaları ve WhatsApp mesajları delil olarak sunulabilir. HMK m.199 uyarınca, resmi belgelerin ispat gücü tamdır, ancak özel belgeler ancak karşı tarafın kabulü veya imza inkarının reddi halinde tam ispat gücüne sahiptir. Ticari defterlerin delil değeri TTK m.82-86 ve HMK m.222 çerçevesinde düzenlenir. Usulüne uygun tutulmuşsa ve birbirini doğruluyorsa lehine delil olabilir; karşı taraf defter tutmamışsa veya defterler çelişiyorsa bazı hallerde aleyhine delil olarak da kullanılabilir. Her iki tarafın da tacir olması halinde, defterlerin karşılıklı olarak değerlendirilmesi esastır.

Elektronik ticaret işlemlerinde, 6563 sayılı Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun ve 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümleri uygulanmaktadır. Güvenli elektronik imza ile imzalanmış belgeler, ıslak imzalı belge ile aynı ispat gücüne sahiptir. Elektronik fatura ve e-arşiv fatura uygulaması, ticari işlemlerde yaygınlaşmış olup, bu belgeler Gelir İdaresi Başkanlığı sistemi üzerinden doğrulanabildiğinden güçlü delil niteliğindedir. Yargıtay kararları, e-posta yazışmalarının ve mesajlaşma uygulamalarındaki iletişimin de delil olarak kabul edilebileceğini, ancak tarafların kimliğinin ve içeriğin doğrulanması gerektiğini belirtmektedir.

Bilirkişi İncelemesi ve Keşif

Ticari davalarda bilirkişi incelemesi, özellikle teknik konularda, muhasebe kayıtlarının incelenmesinde ve hasar tespitinde sıkça başvurulan bir delil yöntemidir. HMK m.266 vd. hükümleri uyarınca, mahkeme özel ve teknik bilgiyi gerektiren hususlarda bilirkişi incelemesine başvurabilir. Ticaret hukuku uyuşmazlıklarında, mali müşavirler, muhasebe uzmanları, gümrük uzmanları, mühendisler bilirkişi olarak atanmaktadır. Bilirkişi raporu, mahkeme için bağlayıcı olmamakla birlikte, teknik konularda önemli bir değerlendirme aracıdır.

Keşif, HMK m.288 vd. uyarınca, mahkemenin uyuşmazlık konusu olay veya eşyayı yerinde incelemesidir. Ticari davalarda, imalat hatalarının tespiti, malın ayıplı olup olmadığının belirlenmesi, depo veya fabrika incelemesi, taşınmazın durumunun tespiti gibi durumlarda keşif yapılmaktadır. Keşif sırasında bilirkişi de hazır bulundurulabilir ve keşif sonucu tutanağa bağlanır.

Ticari davalarda zamanaşımı süreleri nelerdir ve nasıl uygulanır?

Zamanaşımı, alacaklının alacağını belirli süre içinde talep etmemesi halinde, borçlunun borcunu ifa etmekten kurtulmasını sağlayan bir hukuki kurumdur. Türk Borçlar Kanunu (TBK) m.146 vd. hükümleri zamanaşımını düzenlemekte olup, ticari alacaklarda genel zamanaşımı süresi on yıldır. Ancak, TTK ve TBK'da özel zamanaşımı süreleri öngörülmüştür. Zamanaşımı süresinin geçmesi, alacağın ortadan kalkmasına değil, borçlunun def'i ileri sürmesi halinde mahkemenin davayı reddetmesine yol açar.

Genel ve Özel Zamanaşımı Süreleri

TBK m.146 uyarınca, genel zamanaşımı süresi on yıldır. Ancak, bazı alacaklarda özel zamanaşımı süreleri uygulanmaktadır. TBK m.147 uyarınca beş yıllık özel zamanaşımı, kira bedelleri, faiz ve sair periyodik edimler, perakende satış bedelleri, lokanta ve otel bedelleri gibi alacaklar için öngörülmüştür.

Kambiyo senetlerinde zamanaşımı süreleri TTK'da özel olarak düzenlenmiştir. Poliçede, hamilin muhatabına karşı dava hakkı poliçenin vadesinden itibaren üç yıl, cirantaya ve keşideciye karşı hakkı bir yıldır. Bonoda, hamil lehtar aleyhine bononun vadesinden itibaren üç yıl, keşideci aleyhine bir yıl içinde dava açmalıdır. Çekte, hamilin cirantalar, keşideci ve diğer çek borçlularına karşı başvuru hakları (dava ve takip hakları) TTK m.814 uyarınca ibraz süresinin bitiminden itibaren üç yıl içinde zamanaşımına uğrar. Bu sürelerin kısa tutulması, ticari hayatın hızlı işlemesini sağlamak içindir.

Zamanaşımının Kesilmesi ve Durması

Zamanaşımının kesilmesi, TBK m.154 uyarınca, borçlunun borcu ikrar etmesi, alacaklının dava açması, icra takibi başlatması veya iflas masasına başvurması halinde gerçekleşir. Kesilme ile zamanaşımı süresi sıfırlanır ve baştan işlemeye başlar. Dava açılması halinde, zamanaşımı kesilmiş sayılır, ancak davanın kesin hükümle sonuçlanmasından itibaren yeni bir zamanaşımı süresi işlemeye başlar. İcra takibinde, icra emrinin tebliği ile zamanaşımı kesilir. Borçlunun borcu yazılı olarak ikrar etmesi veya taksitle ödeme yapması da kesinti sebebidir.

Zamanaşımının durması, TBK m.153’de düzenlenmiş olup, force majeure (mücbir sebep), alacaklının alacağını ileri imkânınının olmaması gibi hallerde zamanaşımı durur ve neden ortadan kalktığında kalan süre işlemeye devam eder. Taraflar arasında arabuluculuk süreçlerinde ise, arabuluculuğa başvuru zamanaşımını kesmemekte, ancak arabuluculuk süresince zamanaşımı durmaktadır (6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu m.16/2).

Yargılama giderleri ve harçlar ticari davalarda nasıl hesaplanır?

Ticari davalarda yargılama giderleri, davanın görülmesi için yapılan harcamaları kapsamakta olup, Harçlar Kanunu ve HMK hükümleri uyarınca hesaplanmaktadır. Yargılama giderleri, başlıca nispi harç, gider avansı, tebligat giderleri, bilirkişi ücreti, tercüme giderleri ve duruşma tutanağı harçlarından oluşmaktadır. Dava sonunda, kural olarak kaybeden taraf tüm yargılama giderlerini karşılamaktadır.

Nispi Harç ve Harçlar Kanunu Uygulaması

Nispi Harç ve Harçlar Kanunu Uygulaması

Peşin harç, dava açılırken ödenen ve dava kabul edilmeden önce yatırılması gereken harçtır. Gider avansı ise, yargılama sırasında ortaya çıkacak giderler için mahkeme tarafından talep edilen avans tutarıdır. Gider avansı, davacı tarafından yatırılır ve gerçekleşen giderler bu tutardan karşılanır. Dava sonunda, gerçekleşen giderler hesaplanır ve kaybeden taraf tüm yargılama giderlerini ödemekle yükümlüdür.

Bilirkişi Ücretleri ve Diğer Yargılama Masrafları

Bilirkişi ücreti, ticari davalarda önemli bir gider kalemidir. Adalet Bakanlığı tarafından her yıl yayımlanan Bilirkişi Ücret Tarifesi, bilirkişilerin alacağı ücretlerin alt ve üst sınırlarını belirlemektedir. Bilirkişi ücreti, işin niteliğine, karmaşıklığına ve süresine göre değişiklik gösterir. Tebligat giderleri, belgelerin taraflara tebliğ edilmesi için PTT’ye ödenen ücretlerdir.

Keşif masrafları, mahkemenin uyuşmazlık konusu yeri veya eşyayı yerinde incelemesi halinde ortaya çıkan harcamalardır. Dava sonunda, HMK m.326 uyarınca, yargılama giderleri kaybeden tarafa yükletilir. Adli yardımdan yararlanan taraflar için, yargılama giderleri devlet tarafından karşılanmaktadır.

Ticari davalarda alternatif çözüm yöntemleri ve arabuluculuk süreci nasıl işlemektedir?

Alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemleri (ADR - Alternative Dispute Resolution), ticari davalarda mahkeme dışı çözüm sağlayan hızlı, esnek ve gizlilik esasına dayanan mekanizmalardır. Arabuluculuk ve tahkim ticari uyuşmazlıkların çözümünde yaygın olarak kullanılmaktadır. 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu, belirli ticari uyuşmazlıklarda arabuluculuğu zorunlu hale getirmiş, bu sayede mahkemelerin iş yükü azaltılmış ve tarafların hızlı çözüm elde etmesi teşvik edilmiştir.

Zorunlu Arabuluculuk ve Uygulama Alanı

Ticari davaların bir çoğunluğunda arabuluculuğa başvuru zorunlu hale getirilmiştir. TTK m. 5/A’da zorunlu arabuluculuk kapsamındaki ticari uyuşmazlıklar belirlenmiştir. Buna göre, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak, tazminat, itirazın iptali, menfi tespit ve istirdat davalarda dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır. Ancak, kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takip edilen alacak davaları, iflasa tabi kişiler hakkındaki iflas davaları, şirket ve ortaklıkların kuruluşuna, yönetimine, feshinden kaynaklanan davalar arabuluculuk şartı dışındadır.

Arabuluculuk süreci, davacının mahkemeye başvurmadan önce kayıtlı arabuluculardan birine başvurması ile başlar. Arabulucu, taraflar arasında iletişim kurar, müzakere sürecini yönetir ve tarafları anlaşmaya teşvik eder. Dava şartı arabuluculukta süre, arabulucu görevlendirildiği tarihten itibaren altı haftadır ve zorunlu hallerde arabulucu tarafından en fazla iki hafta uzatılabilir (6+2 hafta). Arabuluculuk sonunda anlaşmaya varılırsa, anlaşma belgesi düzenlenir ve işbu anlaşma belgesi mahkeme ilamı hükmündedir. Arabuluculuk başarısız olursa, arabulucu son tutanak düzenler ve taraflar mahkemeye başvurabilir.

Tahkim ve Özel Hukuk Uyuşmazlıklarının Tahkim Yoluyla Çözümü

Tahkim, tarafların uyuşmazlığın çözümünü mahkeme yerine hakem heyetine bırakması ile gerçekleşen özel bir yargılama türüdür. 6100 sayılı HMK'nın 407 vd. maddeleri iç tahkimi düzenlerken, 4686 sayılı Milletlerarası Tahkim Kanunu maddeleri milletlerarası tahkimi düzenlemektedir. Ticari sözleşmelerde tahkim şartı veya tahkim anlaşması yapılması yaygındır, özellikle uluslararası ticaret sözleşmelerinde ICC (International Chamber of Commerce), LCIA (London Court of International Arbitration), ISTAC (İstanbul Tahkim Merkezi) gibi kurumsal tahkim merkezlerine başvuru öngörülmektedir.

Tahkim süreci, hakemler tarafından yürütülmekte olup, yargılamada esneklik, gizlilik, uzmanlık ve hızlı sonuçlanma avantajları bulunmaktadır. Hakem kararı (tahkim kararı), taraflar için bağlayıcıdır ve icra edilebilir niteliktedir. HMK m.439 uyarınca, tahkim kararının iptali davası ancak sınırlı hallerde (kamu düzenine aykırılık, tahkim anlaşmasının yokluğu, hakemlerin yetkisini aşması gibi) açılabilir. Uluslararası tahkim kararlarının Türkiye'de tanınması ve tenfizi, New York Sözleşmesi (1958 tarihli Yabancı Hakem Kararlarının Tanınması ve Tenfizi Hakkında Sözleşme) hükümlerine tabidir.

Sonuç

Ticari davalar, Türk hukuk sisteminde özel düzenlemelere tabi olan ve ticari ilişkilerin yargı yoluyla çözümünü sağlayan dava türleridir. TTK ve HMK hükümlerinin birlikte uygulandığı bu davalarda, asliye ticaret mahkemelerinin görevli ve yetkili olması, delil toplama süreçlerinde ticari defterlerin özel değer taşıması, zamanaşımı sürelerinin kısa tutulması ve zorunlu arabuluculuk sistemi dikkat çeken unsurlardır. Ticari uyuşmazlıkların etkin çözümü için, tarafların arabuluculuk ve tahkim gibi alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemlerini kullanmaları, sözleşmelerde yetki ve tahkim şartı öngörmeleri, delillerin yazılı olarak muhafaza edilmesi ve zamanaşımı sürelerine dikkat etmeleri önemlidir.

GEMS Schindhelm'in ticari dava bölümü, müvekkillerine ticari alacak davaları, sözleşme ihlali uyuşmazlıkları, şirketler hukuku davaları, kambiyo senetlerine dayalı davalar ve uluslararası ticaret uyuşmazlıklarında kapsamlı hukuki danışmanlık ve temsil hizmeti sunmaktadır. Dava açılması aşamasından itibaren, delil toplama, bilirkişi incelemesi, arabuluculuk, tahkim ve temyiz aşamalarına kadar tüm süreçlerde müvekkillerimizi temsil ediyor ve ticari menfaatlerinin korunmasını sağlıyoruz.